28 Kasım 2012 Çarşamba

Murathan Mungan - Bazı


bazı gecelerin sabahı yoktur

yalnızca karanlık olarak kalırlar



bazı ayrılıkların dönüşü olmaz
giden gider
borçlarıyla yaşar kalanlar

geleceği yoktur bazı kalplerin
aşk uğramaz onlara bir daha
tek bir hatırayla yaşlanırlar

bazı pişmanlıklar uzun sürer
zamana yayılırlar

kendinden kaçanlara
saklanacak yer kalmaz dünyada
gün gelir kendileriyle tanışırlar
asıl yalnızlık o zaman başlar
hayata geç kalmıştır kendine geç kalan
şairin dediği gibi
bir daha yaşamak zorunda kalır
geçmişi anlamayan

bazı geceler
bazı insanlar
bazı yerlerde
sahiden karşılaşırlar
bazı insanlar bazı aşklar bazı şarkılar
bu yüzden unutulmazlar
bazı hayatlar hayal tutmazlar
bu yüzden
bazı bazı bazı
çabuk yaşayıp 
ansızın kaybolmalar
bazı bazı bazı


19 Kasım 2012 Pazartesi

Afşar Timuçin - Yanılgı


başlayacak gibiyken konuşuyorsun bitiyor
yeniden geliyoruz başladığımız yere
aşklar ve inançlar da aynıdır
bir başka yanına geçemezsin
bir yanını yaşayıp bitirmeyince

ne çok şey bildiğimiz çıktı ortaya
seninle akşamları konuşa konuşa
kendimizi ve her şeyi
anlata anlata kendimize
ne çok akşam tükettik
ne çok da kendimizi

kitapların doğru olduğu tamam
ayrıntılarında bile anlaşıyoruz
iş yaşamaya geldi mi
her seferinde yarım kalıyoruz
öylece bırakılmış gün bitiyor
öylece bırakılmış akşamlardan geçerek
öylece bırakılmış bir güne başlıyoruz



12 Kasım 2012 Pazartesi

Neşe Yaşın - Bir Şeyler Yapabilmek

Arabayla o trafik ışığında her duruşta onu hatırlardım. Bir kez tam da o noktada onun hakkında konuşmuştuk çünkü… Aynı arkadaşımla birlikteydim yine ve ışıkta beklerken belki de ortak bir bellek dürtüsüyle birden ondan söz açtı yine… O zamandan sonra çoktan uzaklaşmıştı içimden ve düşüncemden ama garip bir biçimde o eski sızıyı hissettim yine... Hastalandığını öğrenmek iyice burdu içimi. Neyse ki önemsiz bir şeymiş.

Belli belirsiz bir özlemle karışık bir adaletsizliğe uğramışlık duygusuydu aslında o an boğazımı yakan. Birisiyle ilişkimizdeki o çok karmaşık süreçler bir yana tabii ki... Onu her hatırladığımda bir kör kuyuya çekilme hissi olmuştur hep. Uyurgezer gibi yaşadığım zamanlarda beni körlük içinde yürüten gözbağları ve içimdeki sayısız düğüm... Sonradan çözdüğümü sanıp rahatladığım kendi tarihime uzanan kökleri vardı bu ilişkinin... Olabilecek en kötü biçimde, asla unutulamayacak bir şiddetle sonlanmıştı. Başka türlü de bitemezdi zaten.

Bazen düşünürüm, gerçekten yaşamak zorunda mıyız bunca gönül kırıklığını diye? Kendi ruh sakarlığım için hayıflanır dururum. Hayatın sırrını çözmüş gibi duran, çevreye mutluluk görüntüleri yayan insanlara takılır aklım… O görüntüler gerçek midir yoksa bilmediğimiz bazı gizli acıları olabilir mi onların da?

Günlük ihtiyaçların tatminine yönelik, haz ve keyif odaklı, geçmişe dair suçluluk duyguları ve gönül kırıklıkları, geleceğe dair kaygılar ve korkular taşımayan bir yaşam mümkün müdür gerçekten?

Şehirdeki geçmişimin işte böyle bir bir acı ve mutluluk haritası vardır benim. Şehri dolaşırken birden beliriverir geçmişte oralarda yaşanan bazı anların görüntüleri. Bazense sadece bir duygudur ziyarete gelen…

Bellek, biraz da yalnız gezenlerin arkadaşıdır. Başkalarıyla konuşmadığın zaman iç sesinle diyalogdasındır çünkü... Bazı insanların uyguladığı, belleğin ağırlığından kurtulma yöntemi budur belki de... Hep bir harala gürele içinde olmak, boş gevezelikler, gündelik hedeflere yoğunlaşmak… Dışarının gürültüsü nedeniyle içindeki sesi işitmemek…

Hayatın bazen kederli bazen de neşeli bir tonu vardır kuşkusuz… Kedere teslim olmamak için direnmek ne olursa olsun neşeyi aramak en iyisidir. Bazı anlar öylesine ağırdır ki ne kadar uğraşsan da pek hafifletemezsin onları işte…

Yine de her durumda kendini iyileştirebileceğin ilaçları vardır hayatın… Bazı arkadaşların melek kanatları bulunur. Seni alıp uçurmaya hazırdırlar her zaman… Dünyanın mutlandırıcı görüntüleri ve tatları iki adım ötededir. Onların önüne seni acıtan görüntüleri dikersen iflah olmazsın tabii ki. Ağzındaki zehirli tadı tükürmezsen dünyanın en güzel tatları fayda etmez.

Üzüntü kaynakları da sonsuzdur. Gazeteyi, televizyonu açman yeterlidir birkaç tanesine ulaşman için. Toplumsal sorumlulukla davranıp eylemlilik içinde olabilmek bir iyimserlik aşısıdır. Koşullar ne kadar kötü olursa olsun onları değiştirmek için bir şeyler yapıyor olmak iyi gelebilir insana…

Bir grup içinde olmak bir amaç için çabalamak güzeldir de kişilikler ve insan ilişkileri hep sorundur.  Hırslar, kıskançlıklar, bencillikler, sinsi rekabetler devrededir çoğu zaman. İnsan olma serüveni ile ilgilidir her türlü çetrefil iletişim problemi. En demokratik görünen gruplarda bile sorundur insan ilişkileri… Ne yapsan olmaz. Dışarıda çok ciddi meseleler dururken içerdeki kişilik sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalırsın çoğu zaman.

Bir ideal uğruna savaşıyor imajı veren pek çok insanın aslında başka kişisel çıkar hesapları olduğunu fark edersin kimi zaman. Tutarsızlık anlarında iyice sırıtır bu… Pek çok ülkede sivil toplum kuruluşlarının bir bölümü parayla kirletilmiştir ne yazık ki… Saraybosna ve Gazze’de açıkça görmüştüm bunu… Herkesin içi yanarak yaptığı yardımların kimilerinin ayrıcalıklı hayatlara sahip olmasına hizmet ettiğinin bariz işaretlerini…

Kahraman bildiğimiz pek çok kişiye yakından bakınca düş kırıklığına uğrayabiliriz. Gizli kahramanlarla doludur ama dünya.

Her türlü gruba aidiyetten, bir başka insanla resmi ya da resmi olmayan bağlayıcı sözleşmelerden kaçınmak bir kibir hali gibi algılanıyor kimi zaman… Benim için daha çok da bir korunma güdüsüdür bu. Hepimizin kişisel tarihinde sayısız düş kırıklığı vardır. Birden, şehrin bir yerinde birilerinin canımızı nasıl acıttığını hatırlayıveririz işte.

Bu dünyaya yenilmemeli onu değiştirmek için hep birşeyler yapabilmeli insan. Bunun için sayısız araç vadır. Edebiyatın da böylesi sihirli dokunuşları olabiliyor kimi zaman.

11.11.2012 -Yeni Düzen Köşe Yazısından


10 Kasım 2012 Cumartesi

9 Kasım 2012 Cuma

Oktay Coşar - Defansif Sevişmeler

Rastlantısal acıların ruhumuzdaki koordinatlarına
uzun menzilli yalanlarla yoğun bir bombardıman
masum vücutlar ölüyor
bazıları da ağır yaralı
tüm umutlar işgal altında
göğüs tepeleri savunmasız
aylak dudaklar çaresiz
hiç mühimmatımız kalmadı
hangi yazgı dayanabilir ki bu yıkım zanaatına
çaresiz göstereceğiz
üzeri kalp puantiyeli beyaz bayrağımızı

-dul kargalara nafaka bağlayalım-
-ayda bir simsiyah bir öpücük-
-karanlığı dahi terleten-

İkimiz de yorgunduk savaş sonrası
geride kitabı basılamamış enkazlar
sakat kalan cümleler
elektrik telleriyle sarılı hatıralar
susuz kalmış şiirler

- gömüldükleri yerden çıkarmamız gerek hazlarımızı-

Bir renk dahi yeter pastel bir kalemle
dudak uçuklatıcı bir kulübe çizmek için
çizip içine girebilmek için
pencere kenarında öbek öbek imge yetiştirebilmek için
için için soluklanabilmek için
İçin - İçin - İç
ki - bazı suskunluklar zehirlidir
lakin direnemezler taze bir çılgınlığa

elimde bir dedektör
kayıp imgelerini arıyorum gırtlağında

tekrar iyileşir mi
kopan düş bağımız

- yine de hep bir ibadet lekesi çilemizde-
-hep üşeniyoruz acının beş şartını yerine getirmeye-


Bazen tek kale maç işte yaşam
yalnızlar - yalnızlara karşı
en çabuk kaybolan kazanır

Bu sirkin gösterisi de bitti
geride kalan ise
yalnız-ca
bir akrobatın mutluluğuyla imtihanı


7 Kasım 2012 Çarşamba

Stefan Zweig - Bir Kadının 24 Saati

Altmışını geçtikten sonra hayata yeniden başlayabilmek için, insanın olağanüstü yeteneklere sahip olması gerekir. Uzun yıllar oradan oraya dolaştıktan sonra, bende güç kuvvet kalmadı artık. Şu yüzden de, fikir çalışmalarının en büyük neşe kaynağı,ferd hürriyetini dünyanın en büyük nimeti sayan benim için vaktinde ve alnım açık olarak,bu hayata son vermek gerektiği düşüncesindeyim.
Bütün dostlarıma selamlarımı yolluyorum. Uzun ve karanlık geceden sonra tan yerinin ağardığını görmek, inşallah onlara nasibolur! Ben çok sabırsızım, onlardan önce yola çıkıyorum." -   Sayfa. 5 


İnsanlar ilk söze başlamakta güçlük çekerler. Tamamen açık ve doğru konuşmak için iki günden beri hazırlandım. Bunu başaracağımı da umuyorum. Belki bir yabancı olan size, bütün bunları anlatışımın sebeplerini henüz kavrayamıyorsunuz. Fakat, bu olayı düşünmeden bir günüm, hatta bir saatim bile geçmiyor. İnsanın hayatı boyunca ömrünün yalnız bir noktasına, bir tek güne gözlerini dikip kalmasının dayanılmaz bir şey olduğunu söylersem, ihtiyar bir kadın olan bana inanmamanız için bir nedeniniz kalmaz. Çünkü size bütün anlatacaklarım, altmış yedi yıllık bir yaşantıda yalnız ve yalnız yirmi dört saatlik bir devreyi doldurmaktadır. Ben de çoğu zaman saplantı haline gelinceye kadar kendi kendime, “bu çok uzun zaman boyunca insanın bir tek ama yalnız bir tek delilik anı olduysa ne çıkar bundan?” dedim. Fakat, çok gizemli bir ifade ile adına vicdan dediğimiz o şeyden insan kolay kolay kurtulamıyor. Sizin bu Mme Henriette işini bu kadar nesnel, tarafsız bir şekilde incelediğinizi görünce, hayatımdaki o bir tek güne dair birisinin karşısında serbestçe konuşmaya karar verebilirsem, böyle saçma bir şekilde hep geçmişe doğru yönelmenin ve kendi kendimi suçlamanın belki de sona ereceğini düşündüm. Anglikan dininden değil de Katolik olsaydım, günah çıkartma imkanı bana çoktan bu sırrımı affettirmek fırsatını verecekti. Fakat bizler bu teselli imkanından mahrumuz. Onun içindir ki, ben bugün, sizi kendime sırdaş edinerek kendi kendimi affetmek yolundaki bu acayip teşebbüse girişmiş bulunuyorum. Bütün bunların çok garip olduğunu bilmiyor değilim ama teklifimi, hiç çekinmeden kabul ettiniz. Bunun için de teşekkür ederim size.
Evet, size hayatımın yalnız tek bir gününü anlatacağımı söylemiştim


Stefan Zweig
Petropolis, 22.2.1942

Varlık Yayınları- Sayı 525  -  Eylül 1957 

03.11.2012 Moda 




4 Kasım 2012 Pazar

1 Kasım 2012 Perşembe

Nilgün Marmara - Heba Kuşları

16, Eylül

Heba Kuşları

Bombalandıktan sonra, heba kuşlarının bir bölüğü akıl ve beden yaralarını resmettirip, satamadılar.

Büyük bir bölümü yaralarıyla dilenme sayesinde unutuş duvarını ördüler. Eksi sıcaklığında anımsamanın hiç ses çıkarmadan yıllardır bekliyor gizleyip yaralarını heba kuşları. Öçleri uzun tutar onların;
bombacıyı, her zamanın bombacısını bulduklarında açılacak vücut ve akılları katil bir öpüşle.

Bileklerini çevreleyen mavi tül uçup yittiğinde kurtulabilecek küçük kız darbe arayışından,

belki de! 






Karsu Donmez & Yuri Honing